Karamollaoğlu: 15 Mayıs’ta Bakir Ayrımsız Çevrim Başladığında İlk Ele Alacağımız Hususlar; Adaletin Tesisi, Atılganlık Ortamının Oluşturulması, Liyakate Ehemmiyet…

Mut Partisi Genel Başkanı Asıl Karamollaoğlu, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde, “Hak olmadan tek özdek imkânsız. Doğruluk, mülkün temelidir. Mülk dediğimiz, cesamet. Hamaset duygusu, onun arkasından sıdk, işin ehline verilmesi. Siz işi ehline vermezseniz o aksiyon tek devir istenildiği kadar ümran veya inşa edilemez. Siz yandaşınıza amerikan bar geçerseniz burada adalet yoktur, hakkaniyet bile yoktur. Şu anda ülkemizin sıkıştığı genişlik nazik iş, kıskaç, aha bu noktada düğümleniyor. Hangi adalete cüret kaldı hangi hak yolu var ne liyakate önem veriliyor. Bunun için dahi tek mesele çözülemiyor. 15 Mayıs’ta yıpranmamış bir dönem başladığında önce ele alacağımız hususlar bunlar. Adaletin tesisi, büzük ortamının oluşturulması, liyakate ehemmiyet verilmesi, yandaşlara hiçbir şeyin peşkeş çekilmemesi” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi eliyle planlı İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, beşinci gününde sürüyor. Kurultay kapsamında, “Geleceğin Türkiye’sini inşa ediyoruz” sloganıyla bugün düzenlenen ‘Kavim İttifakı Umumi Başkanlar Buluşması’na, Kavim İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Umumi Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, El Erki ve Saldırış (MERHEM) Partisi Genel Başkanı Yüce Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Umumi Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Asıl Karamollaoğlu ve İYİ Öğür Umumi Başkan Yardımcısı Ümit Özlale katıldı.

Asıl Karamollaoğlu, kongrede yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Kamu 100 yıl olmuş. İstiklal Harbi’ni tamamlamışız. Benim haddizatında az buçuk garibime birlikte gitti. Zira bu değişik bire bir mantık. Cidal tükenik. Savaşın yaralarını eksiltmek vs. üzere işlerle uğraşırken şırakkadak iktisat öne derkenar. Ben, bu kadar ayrıntılı olduğunu üstelik bilmiyordum. Sıradan uzun bire bir kongre yapılmış ve İzmir’birlikte işlenmiş. Ülkemizin bilcümle bölgelerinden buraya çağırma edilen uzmanlar, düşünce sahibi olan insanlar gelmişler. Hep gelememiş amma az çok nazik tıpkısı kopya… İzmir 1. İktisat Kongresi yürütme edilmiş. Ben, elbette bu kongreyi o ahit de tertip fail özellikle Mustafa Kemal ve arkadaşları atılmak için hepsini şükranla anmayı benzeri görev biliyorum. Çok dokunaklı aynı ahit geçirdik. Tıpkısı kocaoğlan geçti. Yüzyılın adeta felaketi namına adlandırılan depremde hayatını kaybedenlere Cenabı Doğruluk’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, hastalarımıza ve yaralılarımıza bile şifalar yalvarma ediyorum. Cenabı Adalet böyle aynı acıyı ayrımsız daha ülkemize, insanımıza yaşatmasın diyerek yakarış ediyorum. Özet yapmakta, gâh noktalara dahi dikkatinizi çekmekte fayda görüyorum. Öncelikle şunu hızlı hızlı rapor edeyim; Bir Numara İktisat Kongresi’nin maddelerini pekâlâ bulun ve okuyun. Öyle etraflı değil. 9 özellik öne çıkacak, 12 başlık var ayrıca. Bunları okumakta kâr var.

“OSMANLI’NIN SON DÖNEMLERİNDE BİRTAKIM İKTİSADİ FAALİYETLERE BAŞLANDI. AMMA BUNLAR ÜLKEMİZİ AYAĞA KALDIRACAK SEVİYEYE GELMEDİ”

O kongreden bilahare Türkiye’bile esasen bunaltıcı bir aşama başlamış. Şunu unutmayalım; Osmanlı’nın son dönemlerinde bazen ekonomik faaliyetlere başlandı. Amma bunlar ülkemizi ayağa kaldıracak seviyeye gelmedi. Gıdamız, giysi kuşamımızla ait neyimiz varsa dışarıdan geliyordu. Bundan muhit, İzmir İktisat Kongresi’nden sonraları, -o zaman bunları yayacak televizyonlar, radyolar üstelik bulunmayan- ancak oluşturulan hava neticesinde bir hamle başladı. İkinci İktisat Kongresi’nden sonradan ise bunlar biraz elan biçimlenme için girdi. Hangi fabrikalar kurulacak, o fabrikaları kurabilmek için hangi finans müesseseleri hayata geçirilecek? İşte Sümerbank, Etibank gibi. Malatya’bile kurulan Dokumalar Fabrikası kabil. Benzeri müteşebbisin, köylünün başlattığı Uşak’taki şeker fabrikası üzere.

“BAZI KONULAR GÜNDEME GETİRİLDİĞİNDE ‘O KADAR UÇMAYIN’ DENİYOR. HANGI UÇMASI? MİLLET AY’A, MARS’A GİDİYOR”

İşin garibi, benim şahsi kanaatime bakarak, zaman Türkiye’üstelik yapılması icap eden yeryüzü cesim işlerden benzeri tanesi, tayyare sanayinin teşhisidir. O dönemde bu, bildirme büyük iş kendisine gündeme getirilmiş. Uçak fabrikasının temeli derakap atılmış, uçak imalatına şipşak başlanmış. Hangi ahit? 1920’ler. Olur tığ neredeyiz demincek? Havanda akarsu dövüyoruz. Bazen konular gündeme getirildiğinde ‘O büyüklüğünde uçmayın’ deniyor. Hangi uçması? Budun Ay’a, Mars’a gidiyor. Tığ, öz ülkemizde ayrımsız yerden aynı yere giderken başka ülkelerin imal ettiği uçakları alarak ancak yolculuk edebiliyoruz. Ama maalesef haddinden fazla gelişmemiş azıcık içinde bu teşebbüslerin bütünü rate eskimiş. Ego, Vecihi Hürkuş’u unutamam. Hakeza tıpkısı meseleyi kendine veca etmiş. Tayyare imalatına çabucacık başlamış. Birkaç beniz kesim uçak yapım etmiş ve ihraç etmiş bunları. Ego, lüzumlu istemez, hakeza aynı konu gündeme geldiği ant Nuri Demirağ’ı unutamam. Kendisine, 1930’larda Silahlı Kuvvetlere tayyare alabilmek amacıyla yardım talebinde bulunanlara kardeşi yardım etmişi. Ama demiş ki ‘Ego tıpkı kuruş vermem. Ama siz bana bu uçağı sen yapar mısın dersen ben onu yaparım’ demiş. Yaklaşımdaki ayırt, hatır. Nuri Demirağ, Demirağ soyadını nerden almış? Fransızlar, İngilizler Türkiye’birlikte demir yolu döşüyorlar, senede 100-150 km. ‘Sizin o bilcümle projelerinizi ben 1,5-2 yıl içre tamamlarım’ demiş. Kendisine vermişler. Onu tamamlayınca bile Mustafa Kemal Atatürk, namına ‘Demirağ’ soyadını vermiş. Durduk yere verilmemiş ki insanoğlu.

“ÜLKEMİZİN AYAĞA KALKMASI, YAŞANABİLİR BİR TALIH HALİNE GELMESİ İÇİN İKTİSADEN KALKINMASI ŞART”

O dönemdeki hayal, feraset, bizde maatteessüf bugün yok. Kardeşlerimiz, genel başkanlarımız, arkadaşlarımız iyice ufuklar çizdiler ama bugüne büyüklüğünde tığ ayrımsız öz yapamamışız kim bu noktada. Zat içimize kapanık, çekişmelerle uğraşmışız. Bizim problemlerimizi çözecek adımları atamamışız. Esasta ülkemizin ayağa kalkması, yaşanabilir benzeri mutluluk haline gelmesi için iktisaden kalkınması şart. Amma nereden başlayacağız denildiği ant tümce konvansiyon etti, özen ederseniz. Doğruluk. Tıpkısı ülkede türe olmadan siz hiçbir husus yapamazsınız. Doğruluk olmazsa yürek, yaşayış gayrimümkün. Tığ, bunu biraz daha şümullü olarak, ahlaki ve manevi değerler canlandırma edilmeden ayrımsız ülkede erinç olmaz diyoruz. Sağtöresel ve manevi değerleri bazıları hemen bir mahcupluk kabil tarif etmeye kalkıyor. Faydalı. Bunun başında adaletin tesisi dirimlik.

“ADALETİN TESİSİ, CÜRET ORTAMININ OLUŞTURULMASI, LİYAKATE EHEMMIYET VERİLMESİ, YANDAŞLARA HİÇBİR ŞEYİN PEŞKEŞ ÇEKİLMEMESİ”

Doğruluk olmadan hiçbir husus olmaz. Devlet, türe üzerine mensur edilir. Adalet, mülkün temelidir. Para dediğimiz, izzet. Devletin temeli adalete dayanır. Yeter mi? Hayır. Kapsam genişler. Cüret duygusu, onun peşi sıra doğruluk, işin ehline verilmesi. Siz işi ehline vermezseniz o aksiyon hiçbir zaman istenildiği kabilinden ümran yahut mensur edilemez. Hakkaniyet katiyen olacak. Siz yandaşınıza pas geçerseniz burada doğruluk yoktur, gerçek bile yoktur. Şu anda ülkemizin sıkıştığı bildirme büyük iş, kıskaç, aha bu noktada düğümleniyor. Hangi adalete hamaset kaldı hangi sıdk var ne liyakate ehemmiyet veriliyor. Bunun için da tek maslahat çözülemiyor. Cenabıhak nasip şayan dahi -uyuşma ettiğimizi görüyorsunuz- 15 Mayıs’ta yıpranmamış benzeri periyot başladığında ilk ele alacağımız hususlar bunlar. Adaletin tesisi, yiğitlik ortamının oluşturulması, liyakate önem verilmesi, yandaşlara hiçbir şeyin peşkeş çekilmemesi.

“DÜNYAYA AÇILIRKEN BİRTAKIM CİDDİ HATALAR DE YAPTIK. EKONOMİMİZİ HEYETIYLE DIŞA BAĞLADIK”

Geçmişten bile öğüt almamız icap ederdi diyorum. Benim hala havsalam almıyor. Neden Türkiye’da bibi 1920’lerde başlamış olan, takkadak aynı emanet değil, biraz teşebbüsle ele alınan uçak uran hedefine ulaşamadı? Bu bir esas. Tığ, bunu çakmak mecburiyetindeyiz. Şayet bire bir yerlerde yanlış yapılmışsa özlük kendimizi de eleştiri ika mecburiyetindeyiz. Elbette İkinci Dünya Harbi’nin devreye girmesi bizim bir nice teşebbüsümüzü engelledi. Ego üstelik o dönemi mütehammil hatırlıyorum diyemem amma 1940’ların başında, ayrıca elan sonra ekmeğin karneyle alındığını biliyorum. O dönemde bazı adımları alaşağı etmek görgüsüz değildi. Fakat onun hızla peşi sıra dünyaya açılırken bazen yoğun hatalar dahi yaptık. Ekonomimizi tümden dışa bağladık.

“O FABRİKANIN ÇALIŞMASI OLANAKLI DEĞİLDİ AMMA KİMSE TEDBİR ALMADI”

Erbakan Öğretmen, Almanya’de gitti, doktorasını aldı. Bilahare üç çıngı doktora çıkaracak büyüklüğünde da araştırı yaptı. Almanya’birlikte kalmasını istediler, ‘Ego zat memleketime gideceğim’ dedi. ‘Ego motosiklet profesörüyüm, o halde motosiklet imalatını gerçekleştireceğim’ dedi. Kendisine mukteza imkanlar sağlandı. O antlaşma döviz celal vasıtasıyla veriliyor, kolay değil. Üç senede motor fabrikasını kurdu. 1960 ihtilalinden iki kamer önceki de açtı. 9 bin liraya satılan motor, birden 6 bine indi. Öğretmen bunu 5 bin 500’e indirince 4 bine indirdiler. 3 bine inince 2 bin… Imdi o fabrikanın çalışması türlü değildi amma kimesne tedbir almadı. Kalabalık mensuplarına, ‘Eğer siz bu teşebbüse biraz bindi verirseniz, -destek dediğin bunların alımını gerçekleştirin- ihtiyacınızı yerli kendisine karşılayın’ denildiğinde maatteessüf bu tedariki karşılayan kurumun, askeriyenin süresince, başında mevcut can ‘Tığ Amerikalıları küstüremeyiz. Senin parayla verdiğini onlar bize meccanen veriyorlar’ dedi. O motor fabrikası çalıştı sonradan görme engelli topal. Ama tığ, bire bir soy bunu düz yazı edemedik.

“O ZAMANKİ İHTİLALİ YAPANLAR BİRTAKIM İDEALLERE SAHİPTİ”

Kıvrılma otomobili… O zamanki ihtilali yapanlar birtakım ideallere sahipti. ‘Biz ne yapmıyoruz’ dediler. Eskişehir Celal Demiryolları Fabrikası’na giderseniz girişte bükülme otomobillerinden birini görürsünüz. Dört tanesi imal edildi. İçine benzini biraz az koydular. Gürsel Anıtkabir’e giderken araba yolda kaldı. Hastalık? Kendisinde benzeri sakamet değil, birisi onun benzinini yolda tükenecek tarzda koymuş birlikte ondan. ‘İşte bizim yaptığımız araba bu büyüklüğünde. Yolda da Anıtkabir’e gidecek kadar gücü, mecali yok’ dediler. Tığ bu gerçeği göreceğiz. Bunu ortada olmaksızın birileri bizim ayağımıza çelme takmaktan vazgeçmez.

“BU BÖLGEDE BİZİM HAKİM OLMAMIZI İSTEMİYORLAR”

Türkiye, dünyanın yer mühim bölgesidir. Neresi dünyanın merkezi deseniz, karşı haritayı önünüze, karşınıza Türkiye menfaat. Bu bölgede bizim hakim olmamızı istemiyorlar. Onun amacıyla tığ, çokça ayrımlı ayrımsız yöntem izlemekle mükellefiz. Tabiatıyla tığ dünyayla bütünleşelim. Cenk edelim demiyoruz. Ama onların oynayacakları oyunlar karşısında de açıkgöz oluşmak, sert durmak mecburiyetindeyiz. Kendimizi güçlendirecek adımları alaşağı etmek mecburiyetindeyiz.

“BİZ DIŞARIYA BAĞLI KALDIĞIMIZ MÜDDETÇE HİÇBİR ZAMAN AYAKTA KALMAMIZA BİZİM İMKAN VERMEZLER”

Sayın Kılıçdaroğlu söyledi; sanayileşmek bizim yer makro adımlarımız. Bilcümle arkadaşlar bile kesim halinde. Arz majör yapacağımız işlerden bire bir tanesi. Benim kanaatim şu; ego Batı’üstelik yetiştim, onları üstelik gördüm. Okulu orada okudum. Onların her şeyini çok ongun biliyorum diye niteleyerek benzeri iddiam de yok. Amma biz dışarıya sınırlı kaldığımız müddetçe hiçbir antlaşma ayakta kalmamıza bizim imkan vermezler. Eğer biz benzeri adım yapacaksak ekonomist kendisine hesabı yapanlar, ‘Tığ seçme şeyi yapamayız. Katiyetle karlı olanları yapalım. Diğerlerini az buçuk henüz sonraya bırakalım’ diyerek bire bir kanaate gelebilirler. Ego tıpkı kanaatte değilim. Zahir ki 1920’lerde, 1930’larda o devir için edisyon olan, yeryüzü ileri teknolojiyi müstelzim tayyare imalatı tek göz kırpmadan başlatılmışsa biz bugün onu başlatmak mecburiyetindeyiz.

“TÜRKİYE BILCÜMLE ADINA BİR ŞANTİYE HAVASINA BÜRÜNECEK”

Cumhuriyet’in başlangıcında biz, kişi aşımızı kendimiz ürettik. Dünyada önde gösterilen ülkelerden biriydik. Tifo, ince ağrı, suçiçeği vardı. Tığ, demincek kişi aşımızı üretmiyoruz. Illet? Hastalık haricen ati aşıya muhtacız? Müesseseyi kapatmışız. Bunun tıpkı gerekçesi olması ister bedel. Herhangi Bir yönüyle, ilkin çare ve besin tutmak için kendimize ehliyetli bire bir siyasa tasarlamak mecburiyetindeyiz. Lahzada takiben üstelik sanayinin bütünü; sakil sanayi, yüksek teknoloji müstelzim uran özellikle almak üzere inşaatlara, yatırımlara kaldırmak mecburiyetindeyiz. Nereden? Edirne’den Kars’a büyüklüğünde. Diyarbakır’dan Antalya’ya, İzmir’e büyüklüğünde. Herhangi Bir yerde, Türkiye bilcümle namına bire bir şantiye havasına bürünecek. Bugün İstanbul’de bin kişiye aksiyon sağlayacak kullanılmamış benzeri organizasyon kurmak, bu vatana yapılacak sunu iri kötülüktür.

“MEHABET DAHI HERHANGI BIR YERE ELİNİ UZATACAK”

Sen Kızılay, başkasına, muhtaca ulaştıracak çadır varken onu vermeyip kar edebilmek için başka arkalama müessesine bunu satmaya kalkarsan ben sana elbette güveneyim? Hakeza bir mantık evet mu? Onun için biz, her konuda ülkemizin bütününde kalkınmayı erek olarak seçmeliyiz. Seçkin ilde nasıl temel atılacak, tıpkı tesis kurulacak. Ayrımsız değil, beş altı kasılma kurulacak. Türkiye tıpkı yapı yeri havasına bürünecek. Azamet bile rastgele yere elini uzatacak.

“DÖVİZİN DIŞINDA ÜLKEMİZİN BAŞKA BİR ŞEYE İHTİYACI OLDUĞU KANAATİNDE DEĞİLİM”

Ego, dövizin dışında ülkemizin bambaşka bire bir şeye ihtiyacı olduğu kanaatinde değilim. Teknolojiler bugün daha çok zahmetsiz gerçekleştirme edilebiliyor. ABD’den olmazsa İngiltere’den, olmazsa Almanya’dan, Çin’den, Rusya’dan bunu tefhim etmek cins. Amma döviz üzerine önceleri birtakım teessürat cins. Siz dahi yatırımları, döviz ihtiyacını azaltacak yatırımlarla yatırımları öne alırsanız bu problemi da kısa zamanda çözebilirsiniz. Önümüzde bizim büyük aynı iş var.

“BİZ, GELİR DAĞILIMINI ADİL BİR ŞEKİLDE SAĞLAYACAĞIZ”

Bu yatırımlar tamamlandıkça güçlenir, zenginleşir. Tamam bu zenginleştiğimiz eskimemiş imkanları bittabi kullanacağız? Dirimsel dağılımında adaleti sağlayarak. Bunun eksantrik aynı yolu namevcut. Yıllardır Türkiye’birlikte toplu sözleşmeler bilcümle kıtlık sınırında yapılıyor. Aman insanımız aç kalmasın. O herif, çocuğunun ayakkabısını, zat giyimini, ekol ihtiyacını, elektriğini, natürel gazını, varsa arabasının benzinini bittabi karşılayacak? ‘Ona ego karışmam’ diyor. ‘Açlık; karnını doyurdu muydu bu yeter.’ Bundan daha balaban acınma olur mu? Açlık eksen değil, meskenet sınırı denilen tıpkısı sınır henüz var ekonomide. Bugünkü şartlarda fakirlik sınırı, açlığın kestirmece 2,5 acımasız. Zaman Zaman dalgalanıyor. Bu nagehan tamam mu? Tabii tezelden, 1-2 senede olamaz amma maksat yerine seçerseniz 3-5 senede, bilemediniz 6-7 senede bunu gerçekleştirmek cins. O gerçekleştiği ant ne tamam? Türkiye’birlikte pençeli benzeri dilek açığı doğar. Zira cebine bu sınırda maaş koyan eş, ihtiyacını eğlemek için pazara menfaat. Pazardaki rica gerek istemez o talebi karşılayacak bakir yatırımlara kurgu peki. Biz, gelir dağılımını adil tıpkısı şekilde sağlayacağız.

“BİZ, TAKKADAK KENDİMİZİN DEĞİL, DÜNYANIN DÜZENİNİ DE DEĞİŞTİRMEKLE YÜKÜMLÜ GÖRÜYORUZ KENDİMİZİ”

İzmir İktisat Kongresi’nin 6. maddesi, ok ayan söylemişler; ‘Hırsızlık, yalancılık, riyakârlık ve gevşeklik sunma büyük düşmanımızdır. Taassuptan uzak ayrımsız dindarlık, seçkin şeyde esasımızdır.’ Daha sonradan maatteessüf şerait değişmiş. Bütün imkanlarımızı betona, asfalta hasletmişiz. Bunun Türkiye’yi kalkındıran değil, peki rahatlatan tıpkı yatırım modeli olduğunu söyledik, kabullendik da. Amma rahatlamak, doğrulmak manasına gelmiyor. Rahatlamak, pekişmek manasına hiç gelmiyor. Arınmak, enerjik benzeri mutluluk olma noktasında ise tek ahit dikkate alınmayan tıpkısı husus. Tığ, yemeden içmeden kendimizin değil, dünyanın düzenini üstelik değiştirmekle mükellef görüyoruz kendimizi.

“BİZ, TAHRİBAT YAPMAZ, İMAR EDERİZ”

Biz, İktisat Kongresi’nde alelhusus bazı noktalara aksan yapmakla mükellefiz. Tığ, tahribat yapmaz, bayındırlık ederiz. Bunu içselleştirmeliyiz. Tükettiği malı gibi olduğunca kendimiz üretiriz. Çok çalışır, ama israftan kaçınırız. Ormanlarını çocukları kabil sever, madenlerini zat ulusal üretimi amacıyla isteriz, kullanırız, işletiriz. İrfan ve olgun aşığıdır bizim insanımız. Bunu bilelim. Bunun yemeden içmeden değer görmesini sağlayacak adımları atalım, yeter.

“EGO, HADDINDEN FAZLA BALABAN BİR FARKLA BU SEÇİMİN ALINACAĞINA İNANIYORUM”

Ayrımlı görüşlere, ayrımlı kanaatlere eş olan partilerin benzeri araya gelerek Türkiye’nin problemlerini çözmek için yola koyulmamız gerektiğini kabullendik. Kavim İttifakı’nın ana gayesi bu. Diktatörlük olmasın diye niteleyerek Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin değişmesini önemsiyoruz. Ama Cumhuriyet Altını tarihinde hiç yapılmamış ayrımsız adımı attık. Henüz ortak yönetim oluşmadan koalisyon protokolünü imzaladık, avlu geçirdik. Antant metni bundan ibaret. Hastalık? Çünkü bugünkü koşullar bunu gerektiriyor. Seçimden sonra bunu ayırmak türlü değil. Tığ, geçmiş Cumhurbaşkanını ve Meclis’i seçeceğiz. Onun takiben, gelişigüzel bu ülkeyi lacerem yöneteceğiz, sistemi kuşkusuz değiştireceğiz onun çalışmalarını yapacağız. Bu budun bize lütfeder 400’ün üstünde bire bir çokluk verirse Meclis’te bu başkalık birkaç ay içinde gerçekleşir. Ben, çokça şişman bir farkla bu seçimin alınacağına inanıyorum.”

Share: